İngiltere, tarih boyunca birçok ünlü suçluya ve katile ev sahipliği yapmış bir ülke olmuştur. Ancak bazıları, işledikleri suçların korkunçluğu ile diğerlerinden ayrılmaktadır. Bu suçlulardan biri de ‘Yamyam Hannibal’ olarak bilinen Dennis Nilsen’dir. 1970'lerin sonlarından 1980'lerin ortalarına kadar, hayatını kaybetmiş genç erkeklerin cesetlerini işleyerek korkunç suçlar işleyen Nilsen, İngiltere’nin en tehlikeli katilleri arasında yer almaktadır. Peki, bu katil neden yalnızca cam hücrede 17 bin gün geçirdi? Nilsen'in hikayesi, hem adalet sistemi açısından hem de toplumsal bir vaka olarak çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor.
Dennis Nilsen, 23 Kasım 1945’te İskoçya'nın Fraserburgh kentinde doğmuştur. Şu anını bir arka planla değerlendirecek olursak, Nilsen'in çocukluğu pek de mutlu geçmemiştir. Ailesinin içindeki boşluk ve şiddet, onu derinden etkilemiş; bununla birlikte, gençlik dönemlerinde cinselliği ve ilişkileri sorgulamasına da yol açmıştır. İlk cinayetini 1978'de gerçekleştiren Nilsen, Oxford'da kaybolan genç erkeklerin peşine düşmüştür. Çoğu evsiz olan bu genç erkeklerin hayatlarını alarak, korkunç bir koleksiyon oluşturmaya başlamıştır.
Nilsen, kurbanlarını genellikle evine çağırarak, onlarla geçirdiği zamanı korkunç bir biçimde sonlandırmıştır. David Howes, Stephen Sinclair ve Anthony Morley gibi isimler, onun korkunç planının parçası haline gelmiştir. İşlediği suçlar yalnızca cinayetle sınırlı kalmamıştır; aynı zamanda cesetlerle uğraşması ve onları saklaması, onun sapkın ruh halinin bir yansıması olmuştur. 1983 yılında yakalandığında, Nilsen’in işlediği suçların sayısı 15-30 arasında değiştiği düşünülmektedir. Bu hayal edilemez cinayetler, toplumda büyük bir infial yaratmıştır.
Nilsen’in tutuklanması sonrası mahkeme süreci uzun ve karmaşık bir hal almıştır. Suçlu bulunarak ömür boyu hapse mahkûm edilen Nilsen, hastalıkları ve içeride yaşadığı zorluklar nedeniyle yoğun bir medyanın gündeminde yer almıştır. Medyanın dikkatini çeken bir diğer husus ise, Nilsen’in yaşam koşullarıdır. Üzerine denetim yapılan bir suçlu olarak, hapisteyken ciddi bir tehdit oluşturma potansiyeline sahip olduğundan, onu cam hücrede tutma kararı alındı. Burada geçirdiği yaklaşık 17 bin gün, Nilsen’in ruh hali ve suç psikolojisi üzerinde çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Cam hücre, hem onun hem de toplum için büyük bir gerilime dönüşmüştür.
Nilsen’in karakteri ve suçları, birçok kitap, film ve belgesel için bir ilham kaynağı olmuştur. Cinayetleri ve ardından gelen yargılama süreci, suçlu psikolojisi üzerine yapılan araştırmalara önemli katkılar sağlamıştır. Bu tür suçların nasıl işlendiğine dair derinlemesine analizler, günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve bu alan üzerinde çalışan akademisyenler için bir referans teşkil etmektedir.
Yamyam Hannibal olarak anılmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. Bu unvan, onun bir insan hayatını bir nesne gibi görmesi, kurbanlarını birer nesne olarak değerlendirmesi ve mesafeli bakış açısıyla ilişkilerini sürdürmesinden kaynaklanır. Nilsen’in hikayesi, cinsel kimlik, ruhsal bozukluk ve insan doğasının karanlık yönleri üzerine düşündüren bir örnek olmuştur. Hlek ve trajedi ile dolu bu hayat, sadece Nilsen’in değil, aynı zamanda genel olarak toplumun bir yansımasıdır.
Nilsen’in cezaevindeki yaşamı da oldukça zor geçmiştir. Kamusal alanda işlediği korkunç suçlar, onu diğer mahkumlar arasında hedef haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak sık sık vakalarla karşılaşmış, yaşamı tehlikeye girmiştir. Ancak bu tüm zorluklara rağmen, cezaevi boyunca dikkate değer bir şekilde yaşamaya devam etmiştir. Ömrünün son yıllarında, tüm bunların ardından nasıl bir insan olabileceği üzerine düşünceler geliştirmiştir. Her ne kadar acı bir suç geçmişine sahip olsa da, Nilsen’in yaklaşımındaki değişiklik, onu bir insan olarak yargılandığı noktada bile farklı bir kıvama getirmiştir.
Sonuç olarak, Yamyam Hannibal olarak anılan Dennis Nilsen, yalnızca bir katil değil, aynı zamanda insan doğasının en karanlık yanlarını ortaya çıkaran bir figürdür. 17 bin gün süren cam hücre hayatı, onun derin psikolojik ve sosyal sorunlarının bir yansıması olarak okumakta mümkündür. Nilsen’in hikayesi, yalnızca bireysel bir vaka olarak değil, aynı zamanda büyük suç psikolojisi literatürü için de önemli bir günah keçisidir. İnsanlığın garip ve korkunç yönlerini anlamak için Nilsen’in hikayesinden dersler çıkarılmalıdır.