Bilimsel gelişmeler insanlığın hayatını dönüştürse de, bu süreçte yapılan bazı deneyler hem bilim dünyasında hem de toplumda büyük etik tartışmalara yol açtı. Geçmişte gerçekleştirilen bazı deneyler, etik kuralların çiğnendiği, insan haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yasaklandı ve tarihin karanlık sayfalarında yerini aldı.
Yasaklı deneylerin en bilinenlerinden biri, 20. yüzyılda Nazi Almanyası’nda yapılan insanlı deneylerdir. İnsanları kobay olarak kullanan bu deneyler, tıbbi gelişmelere katkı sağladığı iddia edilse de, ahlaki açıdan tamamen kabul edilemez bulundu. Bunun yanında, ABD’de Tuskegee Frengi Deneyi, 1932’den 1972’ye kadar Afro-Amerikan erkekler üzerinde yürütülmüş ve yıllarca süren bu çalışmada, tedavi edilebilir bir hastalık olan frengi kasıtlı olarak tedavi edilmemiştir. Deneklerin rızası olmadan yapılan bu deney, bilimin sınırlarını zorlayan başka bir etik ihlal örneğidir.
Günümüzde, bilimsel araştırmaların etik denetim altında yapılması zorunlu kılınmıştır. Bu denetim süreçleri, araştırmalarda insan haklarını ve katılımcıların güvenliğini korumayı amaçlar. Her ne kadar geçmişteki yasaklı deneyler bilime bir ışık tutmuş gibi görünse de, bu çalışmaların bıraktığı etik yaralar, bilimin insanlıkla uyum içinde ilerlemesi gerektiğini gösteren en güçlü derslerden biridir.
Modern bilimin etikle buluştuğu bu noktada, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması için etik kurulların rolü büyük önem taşır. Bu deneylerin insanlık üzerindeki kalıcı etkileri, bilimin sınırları konusunda bir uyarı niteliği taşır ve bugün bile tartışılmaya devam etmektedir.